Evden Çalışmak Özgürlük mü Esirlik mi?
Her sene
birçok kadın işinden ayrılıyor ve kendi işini yapmayı seçiyor. Aslında yine
çalışmaya devam ediyor ama bu sefer görevi çocuklarını büyütmek. Anneliği bir
özgürlük olan görenler, bu düşüncelerini tek bir şarta bağlıyorlar :
Çalıştığınız saatleri saymayacaksınız...
Fransa’nın ünlü kadın dergilerinden Marie Claire,
Caroline Rochet’nin internet sitesinde yayınladığı makalesinde ev kadınlığının
özgürlük mü yoksa esirlik mi olduğunu tartışıyor :
Meslek:
Patron anne
Sabahın 9’unda Fransa’nın bir kasabasında 30 yaşında
çiçeği burnunda bir anne olan Virginie, kucağında 9 aylık oğlu ile
müşterilerine telefonda cevap yetiştirmeye çalışıyor. Eğer oğlu gaz falan
çıkartırsa o da önemli değil, kendisi telefon görüşmesine devam edeceğinden
emin olabilirsiniz. O, aslında 10 senelik bir iş kadını, kültürel aktiviteler
için bilet satan bir internet sitesinin ilan departmanında çalışmış fakat
hamileliğiyle beraber bu ritmi reddetmiş ve evden çalışmaya karar vermiş.
Virginie kendini bu seçimi yapmaya götüren sebepleri şöyle anlatıyor:
“ Bebeğimi sadece günde 10 dakika görmek istemiyordum.
Çocuğum için iş saatlerini ayarlamak imkansızdı. Aynı zamanda güzellik ile
ilgili bir blog yazıyordum ve oradan ufak iletişim işleri alıyordum. En sonunda
işten ayrılıp evimde dijital iletişim stratejileri ile ilgili kendime küçük bir
ajans kurmaya karar verdim.”
Virginie, eşinin desteği ve evdeki harcamalarına dikkat
ederek kendi şirketini kurmayı başarmış. Şimdi bir senedir çalışıyor ve böyle
kendini çok daha rahat hissettiğini belirtiyor.
Patron
anne: İş, biberon, iş
Bugün internet sayesinde insanlar daha kolay kendi
işlerinin patronu olabiliyorlar. Çocuk sahibi olan kadınlar da bu imkandan
çokça yararlanıyorlar. Onlara “patron anneler” deniyor. Hamile olduklarını
öğrendikten sonra, çalıştıkları şirketlerdeki şartlardan bunalan kadınlar ya
eşlerinin isteğiyle işlerinden ayrılıyorlar ya da kendi kendilerine
yapabilecekleri daha iyi bir iş projesi bulup şirketlerinden ayrılıyorlar.
Kendi işlerinin patronu oluyorlar. Buradaki amaç ne peki? Kimseye bağlı
çalışmamak, çalışma saatlerine kendi kendilerine karar vermek ve herşeyden
önemlisi çocukları okuldan çıktıktan sonra onlarla ilgilenebilmek.
Tabii bu hayatı seçen kadınlar için de zorluklar var:
Öncelikle yoğun iş temposu: Saat 9.00’dan 16.00’ya kadar yoğun bir iş temposu,
saat 20.30’a kadar “tenefüs”, akşam tekrar iş. Carole ve Perrine kendi işlerini
yapıyorlar, işleri de çocuklar için sesli programlar üretmek. Çok para
kazanmasalar da bu işten ve bu günlük programdan memnunlar. Perrine, işinin
rahatlığını anlatıyor: “ Kendi işini yapmak inanılmaz organizasyon ve enerji
gerektiriyor. Ama bu, %100 bir mutluluk kaynağı. Saat 11’de doktorda randevunuz
mu var? Hiç sorun değil, o saate kadar işlerinizi hızlıca halledip istediğiniz
zaman işi bırakabiliyorsunuz. Evden çalışınca daha az çalışılmıyor ama daha
farklı çalışılıyor. Herşeyden önce kendiniz için çalışıyorsunuz ve bu acayip
bir motivasyon veriyor.”
Patron
anne: Yoğun bir iş
Sizce bu ideal bir tablo mu? Aslında o kadar kolay değil.
Herşeyden önce eşiniz ve çocuklarınızın eşi/anneleri evde çalıştığı için
herşeyi yapacak kadar müsait olmadığını anlamaları gerekiyor. Çünkü anne
“gerçekten” çalışıyor. Bunun için evde bir çalışma odası ayırmak iyi bir fikir
olabilir. Ondan sonra da işe başlamak için acele etmek gerekiyor! Üç çocuk
annesi ve hamile kadınlar için kıyafet tasarımcısı olan Anne Laure evden
çalışmanın zorluğunu anlatıyor: “ Bir şirketi iyi çalışır duruma getirmek için
en üst seviyede çalışmak gerekiyor. Bu, şişirme bir iş değil. Şirketi kurduktan
sonraki ilk üç sene ailesine ayıracak zamanı fazla olan bir kadın değildim ve
sosyal hayatım yoktu.” Çünkü gerçekten çok çalışınca arkadaşlara, başbaşa
yemeğe çıkmalara, gece gezmelerine vakit kalmıyor.
Patron
anne: Arayan soran birkaç müşteri
Üçüncü çocuğunu dünyaya getiren 41 yaşındaki Isabelle
dekorasyon markasını piyasaya sürecekken kötü bir tecrübe edinmiş. Isabelle o
dönem hakkında şunları söylüyor: “ Bir şirketin başına geçmek o kadar da kolay
bir iş değilmiş. Yönetim ile ilgili ve ticari bir sürü şey bilmeniz gerekiyor.
Ben yaratıcılığıma güvenerek bu işe girdim ama para işlerini idare edemedim ve
eski şirketime geri döndüm. Bir daha kendi işimi açmak isterim ama bunun için
arkadaşlarımın bana yardım etmesi gerekir.”
Bugün Fransa’da, annelerin %80’i profesyonel hayatın
içinde, patron annelerin sayısı da gittikçe artıyor. Bazıları daha iyi bir
yaşam kalitesi sürmeyi buna karşılık eskiye göre daha az para kazanmayı kabul
ediyor.
Bebek giyim markası sahibi ve Patron Anneler Vakfı’nın
aktif üyesi olan Béatrice de buna
razı olanlardan biri: “Eskiden bir şirkette avukattım, şu anda kendi işimi
yapıyorum ve eskiden aldığım paranın yüzde 60’ını kazanabiliyorum. Ama bundan
şikayetçi değilim. Kendi markamla piyasaya çıktım, çocuklarımla
ilgilenebiliyorum, toplu taşıma ile ordan oraya giderek zaman öldürmüyorum.”
Sonuçta başarmak için birkaç şey gerekiyor. 2006’da 5
metrekarelik bir yerde işe başlayan Anne Laure şimdi 17 kişilik bir personel grubuyla
çalışıyor: “ İyi bir fikir, fikri gerçeğe dönüştürebilme yeteneği, ciddi ciddi
çok çalışabilme kapasitesi, yakınlarınızın desteği ve başlangıç için bir miktar
para. Ben kocamın ve yakınlarımın desteğiyle bu işe 30 bin euro koyarak
başladım.”
Evden çalışmak:
İsteyerek mi yoksa bir eksiklik yüzünden üretilen çözüm mü?
İş hayatını terkeden kadınlar ve hiç bir ekonomik garanti
olmadan eve dönenler... Acaba eskiye hiç dönmek istemeyecekler mi? Bu konuda
bütün patron anneler hemfikir, Carole konuya giriyor : “ Asla ! Sosyo-ekonomik
sınıfım değişmek zorunda kalacaksa ya da ekonomik olarak kocama bağlı bir hayat
süreceksem evet. Ama çalışmak için evde kalmak, kendi istediğim şirketi kurmak
ve çocuklarımla zaman geçirebilmek benim için daha modern, daha renkli bir
fikir.”
Anne-Laure konuya giriyor: “ Eğer bazı anneler bu duruma
düşüyorsa zaten gerçekten bir problem vardır! Mutlaka şirketlerde anneliğe olan
bakış açısı değişmeli. Kendi işlerini açan kadınlar için genel düşünce, onların
bunu eksiklikten yaptığındansa tutkudan yaptığı olmalıdır. Neden patronlar
çalışmaya devam etmek isteyen kadınlara bozuluyorlar ki?”
Carole tekrar işine başlayabilmek için büyük çocuğunun 15
aylık olmasını beklemiş. Fakat sonraki çocuğu için farklı birşey düşünmüş:
“İkinci çocuk için beklememeye karar verdim. Herkesin
çözümü kendine.” Bugün çoğu patron anne kendine göre kendini mutlu eden çözümü
bulmuş olsa da, akıllarda bir soru işareti kalıyor : “ Acaba herşeyi kadınların
üstlenmeleri, maaş eşitsizliklerine karşı savaşmaları, çocuklarına bakmaları ve
de toplumun “anneliğin cezalandırılması”na karşı koymaları sadece kadınlara mı
kaldı?”
* 16 Ekim 2011 tarihinde kadinmedya.com sitesinde yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder