10 Ocak 2013 Perşembe

Evden Çalışmak Özgürlük mü Esirlik mi?

Evden Çalışmak Özgürlük mü Esirlik mi?


Her sene birçok kadın işinden ayrılıyor ve kendi işini yapmayı seçiyor. Aslında yine çalışmaya devam ediyor ama bu sefer görevi çocuklarını büyütmek. Anneliği bir özgürlük olan görenler, bu düşüncelerini tek bir şarta bağlıyorlar : Çalıştığınız saatleri saymayacaksınız...

Fransa’nın ünlü kadın dergilerinden Marie Claire, Caroline Rochet’nin internet sitesinde yayınladığı makalesinde ev kadınlığının özgürlük mü yoksa esirlik mi olduğunu tartışıyor :

Meslek: Patron anne

Sabahın 9’unda Fransa’nın bir kasabasında 30 yaşında çiçeği burnunda bir anne olan Virginie, kucağında 9 aylık oğlu ile müşterilerine telefonda cevap yetiştirmeye çalışıyor. Eğer oğlu gaz falan çıkartırsa o da önemli değil, kendisi telefon görüşmesine devam edeceğinden emin olabilirsiniz. O, aslında 10 senelik bir iş kadını, kültürel aktiviteler için bilet satan bir internet sitesinin ilan departmanında çalışmış fakat hamileliğiyle beraber bu ritmi reddetmiş ve evden çalışmaya karar vermiş. Virginie kendini bu seçimi yapmaya götüren sebepleri şöyle anlatıyor:
“ Bebeğimi sadece günde 10 dakika görmek istemiyordum. Çocuğum için iş saatlerini ayarlamak imkansızdı. Aynı zamanda güzellik ile ilgili bir blog yazıyordum ve oradan ufak iletişim işleri alıyordum. En sonunda işten ayrılıp evimde dijital iletişim stratejileri ile ilgili kendime küçük bir ajans kurmaya karar verdim.”

Virginie, eşinin desteği ve evdeki harcamalarına dikkat ederek kendi şirketini kurmayı başarmış. Şimdi bir senedir çalışıyor ve böyle kendini çok daha rahat hissettiğini belirtiyor.

Patron anne: İş, biberon, iş
Bugün internet sayesinde insanlar daha kolay kendi işlerinin patronu olabiliyorlar. Çocuk sahibi olan kadınlar da bu imkandan çokça yararlanıyorlar. Onlara “patron anneler” deniyor. Hamile olduklarını öğrendikten sonra, çalıştıkları şirketlerdeki şartlardan bunalan kadınlar ya eşlerinin isteğiyle işlerinden ayrılıyorlar ya da kendi kendilerine yapabilecekleri daha iyi bir iş projesi bulup şirketlerinden ayrılıyorlar. Kendi işlerinin patronu oluyorlar. Buradaki amaç ne peki? Kimseye bağlı çalışmamak, çalışma saatlerine kendi kendilerine karar vermek ve herşeyden önemlisi çocukları okuldan çıktıktan sonra onlarla ilgilenebilmek.

Tabii bu hayatı seçen kadınlar için de zorluklar var: Öncelikle yoğun iş temposu: Saat 9.00’dan 16.00’ya kadar yoğun bir iş temposu, saat 20.30’a kadar “tenefüs”, akşam tekrar iş. Carole ve Perrine kendi işlerini yapıyorlar, işleri de çocuklar için sesli programlar üretmek. Çok para kazanmasalar da bu işten ve bu günlük programdan memnunlar. Perrine, işinin rahatlığını anlatıyor: “ Kendi işini yapmak inanılmaz organizasyon ve enerji gerektiriyor. Ama bu, %100 bir mutluluk kaynağı. Saat 11’de doktorda randevunuz mu var? Hiç sorun değil, o saate kadar işlerinizi hızlıca halledip istediğiniz zaman işi bırakabiliyorsunuz. Evden çalışınca daha az çalışılmıyor ama daha farklı çalışılıyor. Herşeyden önce kendiniz için çalışıyorsunuz ve bu acayip bir motivasyon veriyor.”

Patron anne: Yoğun bir iş
Sizce bu ideal bir tablo mu? Aslında o kadar kolay değil. Herşeyden önce eşiniz ve çocuklarınızın eşi/anneleri evde çalıştığı için herşeyi yapacak kadar müsait olmadığını anlamaları gerekiyor. Çünkü anne “gerçekten” çalışıyor. Bunun için evde bir çalışma odası ayırmak iyi bir fikir olabilir. Ondan sonra da işe başlamak için acele etmek gerekiyor! Üç çocuk annesi ve hamile kadınlar için kıyafet tasarımcısı olan Anne Laure evden çalışmanın zorluğunu anlatıyor: “ Bir şirketi iyi çalışır duruma getirmek için en üst seviyede çalışmak gerekiyor. Bu, şişirme bir iş değil. Şirketi kurduktan sonraki ilk üç sene ailesine ayıracak zamanı fazla olan bir kadın değildim ve sosyal hayatım yoktu.” Çünkü gerçekten çok çalışınca arkadaşlara, başbaşa yemeğe çıkmalara, gece gezmelerine vakit kalmıyor.

Patron anne: Arayan soran birkaç müşteri
Üçüncü çocuğunu dünyaya getiren 41 yaşındaki Isabelle dekorasyon markasını piyasaya sürecekken kötü bir tecrübe edinmiş. Isabelle o dönem hakkında şunları söylüyor: “ Bir şirketin başına geçmek o kadar da kolay bir iş değilmiş. Yönetim ile ilgili ve ticari bir sürü şey bilmeniz gerekiyor. Ben yaratıcılığıma güvenerek bu işe girdim ama para işlerini idare edemedim ve eski şirketime geri döndüm. Bir daha kendi işimi açmak isterim ama bunun için arkadaşlarımın bana yardım etmesi gerekir.”

Bugün Fransa’da, annelerin %80’i profesyonel hayatın içinde, patron annelerin sayısı da gittikçe artıyor. Bazıları daha iyi bir yaşam kalitesi sürmeyi buna karşılık eskiye göre daha az para kazanmayı kabul ediyor.
Bebek giyim markası sahibi ve Patron Anneler Vakfı’nın aktif üyesi olan  Béatrice de buna razı olanlardan biri: “Eskiden bir şirkette avukattım, şu anda kendi işimi yapıyorum ve eskiden aldığım paranın yüzde 60’ını kazanabiliyorum. Ama bundan şikayetçi değilim. Kendi markamla piyasaya çıktım, çocuklarımla ilgilenebiliyorum, toplu taşıma ile ordan oraya giderek zaman öldürmüyorum.”

Sonuçta başarmak için birkaç şey gerekiyor. 2006’da 5 metrekarelik bir yerde işe başlayan Anne Laure şimdi 17 kişilik bir personel grubuyla çalışıyor: “ İyi bir fikir, fikri gerçeğe dönüştürebilme yeteneği, ciddi ciddi çok çalışabilme kapasitesi, yakınlarınızın desteği ve başlangıç için bir miktar para. Ben kocamın ve yakınlarımın desteğiyle bu işe 30 bin euro koyarak başladım.”

Evden çalışmak: İsteyerek mi yoksa bir eksiklik yüzünden üretilen çözüm mü?
İş hayatını terkeden kadınlar ve hiç bir ekonomik garanti olmadan eve dönenler... Acaba eskiye hiç dönmek istemeyecekler mi? Bu konuda bütün patron anneler hemfikir, Carole konuya giriyor : “ Asla ! Sosyo-ekonomik sınıfım değişmek zorunda kalacaksa ya da ekonomik olarak kocama bağlı bir hayat süreceksem evet. Ama çalışmak için evde kalmak, kendi istediğim şirketi kurmak ve çocuklarımla zaman geçirebilmek benim için daha modern, daha renkli bir fikir.”

Anne-Laure konuya giriyor: “ Eğer bazı anneler bu duruma düşüyorsa zaten gerçekten bir problem vardır! Mutlaka şirketlerde anneliğe olan bakış açısı değişmeli. Kendi işlerini açan kadınlar için genel düşünce, onların bunu eksiklikten yaptığındansa tutkudan yaptığı olmalıdır. Neden patronlar çalışmaya devam etmek isteyen kadınlara bozuluyorlar ki?”

Carole tekrar işine başlayabilmek için büyük çocuğunun 15 aylık olmasını beklemiş. Fakat sonraki çocuğu için farklı birşey düşünmüş:   
“İkinci çocuk için beklememeye karar verdim. Herkesin çözümü kendine.” Bugün çoğu patron anne kendine göre kendini mutlu eden çözümü bulmuş olsa da, akıllarda bir soru işareti kalıyor : “ Acaba herşeyi kadınların üstlenmeleri, maaş eşitsizliklerine karşı savaşmaları, çocuklarına bakmaları ve de toplumun “anneliğin cezalandırılması”na karşı koymaları sadece kadınlara mı kaldı?” 

* 16 Ekim 2011 tarihinde kadinmedya.com sitesinde yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder