Türkiye’de nüfus artış hızının 1.35’ten 1.2’ye düşüşü
ülke politikasında ciddi bir panik yaratmış olmalı ki bu konuda ciddi teşvik
çalışmaları başlamış. Avrupa’daki gibi güçlü bir sistemin kurulması
amaçlanıyormuş.
Hükümetlerin üreme işinin içine girişleri, tabii ki genç
nüfusun devamını sağlamak gibi haklı bir sebeptendir. Arkamızdan gelecek genç
nüfusun az olması ileride birçok soruna yol açacaktır. Bu konuda bütün dünya
politikaları haklı, söylenecek birşey yok. Fakat konunun aktörü olan çiftlerin
de neden gönül rahatlığıyla çocuk yapmadığına bakmak gerekir.
Çiftler neden çocuk yapmaz?
a) Bireysel sebepler: İlişkilerine güvenmiyor
olabilirler. İlişkileri çocuk yapmaya hazır olmayabilir. Kendileri anne ve baba
olmaya hazır olmayabilirler. Çiftlerin, çocuk yapacak ve çocuğu yetiştirecek
kadar paraları ve/veya zamanları ve/veya niyetleri olmayabilir.
b) Toplumsal, politik, ekonomik sebepler: Terör, savaş,
bölünme korkusu, haberlerde görmeye alışık olduğumuz trafik kazaları, kavgalar,
cinayetler (özellikle kadın ve çocuk cinayetleri), ekonomik krizler,
parasızlık, işsizlik vs.
Kısacası kendilerine ve/veya çevrelerine güvenmedikleri
için çocuk yapmamayı tercih ediyor olabilirler.
Toplumsal sebepleri her gün basında görüyoruz zaten....
Biz, bireysel tarafına bakalım şu işin:
Çocuk yapmak çok ciddi hatta biraz korkutucu bir
sorumluluk. Kararın sonucu da ömür boyu kalıcı hem anne, hem baba için.
Elizabeth Gilbert’in Eat, Pray, Love (Ye, Dua Et, Sev) kitabında bir cümle vardı,
okuduğumda çok etkilenmiştim: “Bebek sahibi olmak, yüze yapılan bir dövme
gibidir. Yapmadan önce bunu gerçekten isteyip istemediğinden emin
olmalısın.”
Yaşatmak, yedirmek, içirmek, büyütmek, giydirmek,
okutmak, gezdirmek... Adeta hayatınızı birine adamak bu. Uzun süreli bir
yolculuk. Bunu yerine getirememek ya da tamamlayamamak da aile için bir o kadar
ciddi ve korkutucu hayal kırıklığı ve vicdan azabı... Çocuğa da yazık olur
ayrıca.
İki kişilik bir ilişkinin üç kişi veya daha fazla kişilik
bir ilişkiye dönüşmesinin de yan etkisi ayrı bir konu tabii. İlgi bölünür,
bölünür, bölünür, bölünür. Artık çocuk ile ilgili konular ciddi tartışma
konusudur, “Dikkat! Kırıcı olabilir, uzun süreli küsmelere sebep olabilir”.
Tutku azalır, heyecan azalır, kavgalar artar, yaş krizleri artar... Uzaklıklar,
aldatmalar, sessizlikler, boşanmalar...
Bütün riskleri, bütün ihtimalleri göze alabiliyorsanız,
yapın çocukları. Yoksa tek kişilik ya da iki kişilik yaşamlar kafi. Kimseye
zarar gelmesin.
Neyse...
İş, çocuğa teşvik politikalarıyla bitmiyor maalesef.
Sipariş üzerine çocuk yapılmaz, bildiğiniz gibi... Tavuklar bile yapmaz yani !
Hazırsanız, özgür iradenizle istiyorsanız çocuk sahibi
olun. Onunla birlikte bir gelecek hayal edebiliyorsanız, ona güvenli bir
gelecek çizebiliyorsanız yapın çocuğunuzu. Ucuz iş gücüne kurban gitsin, kelle
hesabına dahil olsun, ülke nüfus rekoru kırsın, varmış gibi gözüksün diye
değil!...
Ha, bu arada...
Nüfus artırmak için yurtdışındaki gibi evlilik dışı
anlaşmalı birliktelikleri, taşıyıcı anneleri, sperm bankalarını da
kullanabiliyor muyduk acaba?...
(Yüzümde hafif bir tebessümle yazayım istedim.)
* Bu yazı, 03.02.2013 tarihinde Kocaeli Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
http://www.kocaeligazetesi.com.tr/root.vol?title=siparis-uzerine-cocuk-yapmak&exec=page&nid=502129
* Bu yazı, 03.02.2013 tarihinde Kocaeli Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
http://www.kocaeligazetesi.com.tr/root.vol?title=siparis-uzerine-cocuk-yapmak&exec=page&nid=502129
Bu konuda okuduğum en güzel, sade ve samimi fikirler ve sorular. Bireysel kısmın daha ağır bastığına inanıyorum ben. Son paragraftaki soruların da açıkca tartışılması lazım aslında, tartışabilirse eğer bu tarafını da, o zaman mutlaka daha iyi destek görebilecektir çocuk yapma talepleri. Tartışılamazsa eksik kalır, serbest olamaz ve ahlak&yaşam tarzları arasında sıkışır ve ezilir...
YanıtlaSilSen yazmaya devam & ben de fırsatım oldukça okumaya ve yorum yazmaya...
YanıtlaSil